15 Eylül 2007 Cumartesi

Son Osmanlı Sultanı kim?

Yıllardır bildiğimiz gibi Sultan Vahdettin mi, yoksa Kanuni Sultan Süleyman mı? Türk asıllı Hazarya Yahudilerinin Osmanlı Sarayı üzerindeki planları, tarihi yeniden sorgulamamıza yol açacak cinsten girişimler .En çarpıcı olanı ise Ülkü'nün Hürrem Sultan ve oğlu II. Selim'le ilgili iddiaları
Cahit Ülkü'nün yeni çıkan romanı 'Son Hazaryalı' çok konuşulacak ve tartışılacak. "Bu bir tez roman" diyen Cahit Ülkü, Arthur Koestler'in Orta Avrupa Yahudilerinin 8. yüzyılda bu dine geçen Hazaryalılar olduğu teorisinden yola çıkıyor. Ardından da Hazarya Yahudilerinin, devlet kurmak için Osmanlı Sarayı'nı da içine alan planlarından söz ediyor. Bu planlar içinde, aslında bir Hazarya Yahudisi olan Hürrem Sultan'ın Saray'a satılmasından, II. Selim'in tahta geçirilmesine kadar bir dizi olay var. Soluk soluğa okunan romanda, Osmanlı tarihçilerinin II. Selim'in babasına hiç benzemediğini neden sık sık vurguladıklarını, Hürrem'in Kanuni üzerindeki etkilerinin gerçek nedenini bulacaksınız. Cahit Ülkü, kafalarda çok ciddi soru işaretleri bırakıyor. Çünkü onun teorisine göre, Osmanlı Hanedanı, Kanuni Sultan Süleyman'la birlikte sona erdi. Ülkü'yle 'Son Hazaryalı'yı konuştuk.
Bunun kurgu değil, bir tez roman olduğunu söylüyorsunuz. Ancak yine de bazı konular bana komplo teorisiymiş gibi geldi (örneğin Rosa'nın -Hürrem- belirli bir ideal için İvan tarafından planlı olarak kaçırttırılması). Bunları neye dayandırıyorsunuz? Öncelikle şunu belirtmeliyim: Bu roman, Arthur Koestler'in tezine dayanmamaktadır; ancak bu tezle ortaya konan tarihsel gerçeği de malzeme olarak kullanmaktadır. Koestler, kendisinden önce de zaman zaman öne sürülen tarihsel bir gerçeği, bütünlük içinde tespit etmiştir. Benim yakınmam, Hitler'in aslında Yahudi değil, Türk soykırımı yaptığına ilişkin çok önemli bir iddianın Türk edebiyatına yansımayışıdır. 'Son Hazaryalı' ile ortaya konan temel tez ise, On Birinci Osmanlı Padişahı II. Selim ile ilgilidir. Pek çok söylencede, makalelerde, tarih kitaplarında değinilip geçilen ve ilk bakışta insana garip gelen bazı noktalardan hareketle, bu garipliklere açıklık getiren roman, işte bu özelliğiyle bence bir tezin romanıdır. Öte yandan 'Son Hazaryalı', ileri sürdüğü temel ve ikincil tezlerin yanı sıra bir romandır. Burada yaptığım, bazı tespit ve bulgularımla ilgili, ana teze destek veren hipotezler üretmektir. Romanın dokusu içinde, tarihsel kanıtları olmayan olası çözümlemeler tarihsel kanıtlarla taban tabana zıt değilse, hipotez üretmekte başarılı, aksi takdirde başarısız olmuşum demektir. Bu nedenle, Roza'nın İvan tarafından kaçırılması tez değil, yazarın hayal gücünü de kullanarak bilinenleri açıklama, ilişkilendirme çabasını yansıtan ve bence tezle çelişmeyen bir hipotezdir. - Yahudilerin, Osmanlı Sarayı'ndaki etkileri nelerdi? Hazar Yahudilerinin devlet kurma hayallerinin başarısız olmasını neye bağlıyorsunuz? Yahudiler yalnızca Osmanlı Sarayı'nda değil, tarih boyunca pek çok sarayda az ya da çok etkin olmuşlardır. Toprak edinemedikleri için çiftçilikle uğraşamayan bu kesim, ticarette, kuyumculukta, tıpta ilerleyen mensuplarının gayretleriyle bu etkilerini geniş bir alanda sürdürmüşlerdir. Ne var ki, dinsel baskılarla Batı'da küçümsenen konumları, dinsel ayrımcılık yapmayan Osmanlı Sarayı'nda önemsenmiştir. Osmanlı tarihi incelendiğinde Kanuni ve II. Selim dönemlerinde bu etkilerinin kuvvetlendiği ve yaygınlaştığı görülecektir. Gelecek romanda bu sorularınızın yanıtları ayrıntılarıyla verilecektir. Orada II. Selim'le ilgili yeni ve başka sarsıcı iddialar da yer alacağı gibi Hazar Musevilerinin devlet kurma hayallerinin neden başarısız olduğu da açılığa kavuşacak. - Avrupa Yahudileri (Askenazlar), Türk asıllılık, dolayısıyla Koestler'in tezi konusunda ne düşünüyorlar? Kitabımın yazılma aşamasında Musevi asıllı bir basın mensubuna "Aşkenaz kime derler?" diye sorduğumda, ondan "Almanyalı Yahudilere denir" yanıtını almıştım. Oysa Aşkenaz ismi Eski Ahit'te geçer ve bu kişi, Türklerin de atası olan Yasef soyundan gelir. Aslında bu kadarı bile, Avrupa Musevileri'nin bu teze bakışını yeterince sergiliyor. Özellikle Amerikalı Yahudiler, Arthur Koestler'in incelemesini kitapçı vitrinlerinden ve kütüphanelerden toplamışlardır. Yahudiler, Musevi-Yahudi ayrımına da tepkiyle yaklaşmaktadırlar. Sanırım bu tepkilerinin nedeni şudur: Hitler'in Yahudi soykırımı yaptığı ve 'Vaat Edilmiş Topraklar' inancı, İsrail devletinin temel varoluş nedenidir. - Bundan sonraki romanınız, devam niteliğinde mi olacak? Gelecek romanımın adı, belki 'Sarı Selim', belki de 'Son Osmanlı' olacak; adı için şu anda kesinleşmiş bir kararım yok. Daha önce açıkladığım gibi, gelecek romanda, Selim'in yaşamı izlenecek. Tabii bu yaşam öyküsünde bir yandan trajik kardeş kavgaları işlenirken, öte yandan bazı tarihsel olaylara, çok kimseye çarpıcı gelebilecek yorumlar da getirilecek. Kıbrıs'ta Yahudi Devleti kurma girişimlerinden Hazarya Başkenti İtil'e yapılmış tuhaf sefere dek nice ilginç olaylar... Bu roman, hem 'Rüstem Paşa' hem 'Son Hazaryalı'nın bilinçli olarak bırakılmış boşluklarını da sanırım dolduracak. Kendisi de aslen Yahudi olan Nurbanu ile Selim arasındaki aşk, Selim'le Yasef Nassi'nin tarihçilerce pek açıklanamayan derin ilişkileri, bu romanın yan, ama önemli öğeleri.

Hiç yorum yok: